Cinsellik ve din, aralarinda karsilikli iliski bulunan ve bu iliskinin cesitli düzeylerde gerceklestigi iki olgudur. Cinsellik, insanoglunun tabiatinda var olan fitri bir egilim olarak dinlerin önemli temalarindan birini olusturmaktadir; dinler ise insanoglundan tabiatinda var olan bu egilimi yani cinsel istek ve arzularini görmezden gelmesini degil, mesru yollarla ve cizilen sinirlar icerisinde gidermesini ister ve bu sinirlarin disina tasilmasini cinsel sapmasapkinlik olarak görür. Tarihte farkli cografyalarda bu tür sapmalarin örnekleri bilinmesine karsin cinsellikle ilgili algi, tutum ve davranislarin modern dönemde her gecen gün daha fazla degistigine ve daha karmasik meselelerin ortaya ciktigina sahit olmaktayiz. Nitekim cinsel aliskanliklarin ve tutumlarin giderek özgürlestigi bir zaman dilimini akla getirmesi dolayisiyla yirminci yüzyilin bircok arastirmaci tarafindan cinsellik cagi olarak nitelendirilmesi bu olguyu yansitmaktadir.
XX. yüzyilin ikinci yarisindan itibaren gey ve lezbiyen haklari hareketleri sayesinde özellikle escinsellerin sivil haklar konusunda kendilerini daha görünür kilmaya basladiklari, bunun sonucunda son yillarda hem escinsellik konusunda hem de kendisini escinsel olarak niteleyen bireylere yönelik söylem ve davranislarda önemli bazi degisikliklerin yasandigi ve bu durumun seküler kesimlerin yani sira dini cemaatler icerisinde de cesitli tartismalara yol actigi görülmektedir. Yasayan dünya dinleri icerisinde farkli düzeylerde karsimiza cikan söz konusu tartismalar kanaatimizce escinsellik meselesine dinlerin verdigi yanitlarin, dinsel metinlerdeki referanslarin ve gecmiste ortaya konulan yaklasimlarin yeniden hatirlatilmasinin ve ayrica konuya iliskin ortaya cikan yeni meselelerin bir sekilde acikliga kavusturulmasinin önemini gözler önüne sermektedir. Nitekim bu calisma söz konusu amaci gerceklestirmek icin hazirlanmistir.