Ebeveynlik alaninda gerceklesen yöntem degisimlerine karsin cocuklarin nasil bireyler oldugu ve nasil yetistirilmesi gerektigi konusunda nedense hic degismeyen birtakim tutucu varsayimlar bulunmaktadir. Bunlar yüzündendir ki, cocuklarin simarmaya, tembel ve bencil bireylere dönüsmeye son derece müsait, hatta meyilli oldugu kanaati olusmustur. Bazi cocuklar gercekten de simariktir, ama her cocugun simarmaya egimli oldugu görüsü, insan dogasini asagilayici nitelik tasimaktadir. Dahasi, genel bilincte yarattigi etki simartma korkusu en sevecen ve temkinli ebeveynin bile zaman zaman kendine cizdigi yoldan cikmasina, cocuklari bas egdirilmesi gereken vahsiler olarak degerlendiren yöntemler kullanmasina yol acabilmektedir.
Kültürümüzün kendine özgü kati ve tutucu yanlari bir tarafa, fikir, bilim ve teknolojisine ne yazik ki büyük oranda bagimli hale geldigimiz Batinin yanilgilarini ve batil inanclarini da hatiri sayilir miktarda ithal ederiz. Bu yüzden de coktan kafa karisikliklariyla, kaygilarla ve kuskularla dolmus ebeveynlik dünyamiza bir de helikopter anne, müsamahakar baba, yetiskin cocugunu hala pispislayan ebeveyn gibi aman vermez öcüler katilir. Dolayisiyla, standart bir deger yoksunu, simarik cocuk kalibindan zaten korkmakta olan ebeveyn icin her sey iyice cetrefilli hale gelir ve cocugun gelisim asamalarindaki sakarliklarinin, beceriksizliklerinin, kendi iradesiyle hareket etme cabalarinin, hatta deneme ve yanilmalarinin bile simariklik olarak nitelendigi ve bu dogrultuda müdahalelere maruz kaldigi kisir döngüler dogar.
Alfie Kohn, önceki kitabi Kosulsuz Ebeveynlikte kisaca isledigi bu kanaat ve yanilgilari Simarik Cocuk Bir Sehir Efsanesinde odaga yerlestiriyor ve her zamanki gibi bilimsel veriler isiginda uzun uzun inceliyor. Zamane cocuklari ile ilgili kimi inanc, kaygi ve elestirilerin aslinda dayanaksiz oldugunu gösterirken, hatali kanaatlerin ne tip yanlis algilardan ve ideolojilerden dogdugunu acikliyor. Sonrasinda da esnemeyen, gelenekci disiplin yöntemlerinin hakim oldugu kültürlerde, kökenden gelen sertligin, yetiskinlerdeki olumsuz bakisin ve katiligin, hatta horgörünün zihnimizin hangi köselerinde filizlendigini ve nelerden beslendigini anlatiyor. Ama hepsinden önemlisi, kitabin sira disi son iki bölümüyle, ebeveynlik yaklasimlarini daha anlamli hedefler dogrultusunda nasil irdeleyecegimizi, yalnizca cocugun esenligini degil, toplumun gelecegini de icine alan bir bakis acisini nasil yakalayacagimizi acikliyor.