Hayat sirlarla doluydu.
Ne dün dündü ne de yarin vardi.
Her sey o anda toplanir, asikar olurdu.
Gözdeki perde kaldirilir, yüreklerdeki kir pas ne varsa erirdi.
Suyla pak olurdu insan.
Su hayatti, su baslangicti; su akip giden ömrün yoldasiydi.
Bir nefesti yasamak.
Bir solukta gecerdi.
Ve...
Bir mucize gerceklesirdi.
Oysa...
Mucizeler hep vardi da görecek göz lazimdi.
Simdi...
Ilahi bilgiydi, arsi titretti.
O ki...
Musaya, Hizira ögretilen, Yusufa bahsedilen
Ve kutsal gücün tecellisiydi yeniden.
Ilim bir noktaydi, onu cahiller cogaltti.
Evveli...
Bilinenden bilinmeyeni bulmakti; görünenden görünmeyi görmek. Bilinenlerle bilinmeyenleri bulmak; görünenden görünmeyeni görmek.
Ve sonu...
Bilinmeyenlerle bilinmeyeni bulmakti; görünmeyenden görünmeyi görmek
Simdi...
Kalbi ile zihni arasinda ince bir köprüydü insa edilen.
Bilginin kaynagiydi; özüydü isiyan, bilginin cevheriydi yüzünde parlayan.
Ilm-i Ledünni
Tüm sirlar, incelikler bir bir ögretilmekteydi.
Ilm-i Gaybi
Maddenin, mananin; Levh-i Mahfzun tümü yüregine ekilmekteydi.
O, ezelden ebede, evvelden ahire, zahirden batina, sirdan asikara ilmül-guyb vel-esraril-hafiyeydi.