Sehir Sünnettir kitabi sehir yerlesmesinin insanligin en basinda Hz. dem ile gerceklestigi düsüncesinden hareket etmektedir. Kentler sehirlerin yozlasmasiyla ortaya cikmistir. Medeniyetin insa ettigi sehir ile uygarligin belirdigi kent arasinda catisma bulunmaktadir. Böyle bir yaklasim kent karsiti durusunu kirsala yönelten düsüncelerden kopmaktadir. Sehir sünnettir tezi uygarlik-medeniyet kavramlarinin tefrik edilmesini de zarur görmektedir. Bu paradigmada uygarlik bir tekno-bilimsel egemenlik sistemi olarak degerlendirilmektedir. Kuran gecmis tüm uygarliklarda insan emeginin sistematik olarak sömürüldügünü servetin belli ellerde yigildigini isaret etmektedir. Uygarliklarin temel niteliginin ekini ve nesili bozmak oldugu beyanina dayanan sehir sünnettir paradigmasi medeniyeti ise ekini ve nesli koruyan Allah icin aclari ve yoksulu doyuran ahlak topluluk tasavvuru olarak ele almaktadir. Kitaptaki tez yeryüzü tarihini nübüvvet tarihi ekseninde okumaktadir. Hz. demden beri gelen Islam milletinin bir medeniyet yürüyüsü bulunmaktadir. Müslümanlar uygarligin mirascisi degildir. Bu anlamda kitap sünnetin sehir kurmak meselesiyle bagini esas almakta kent icinde sünneti yasayan Müslüman algisina elestirel nazarla yaklasmaktadir.