Bugünkü dil ve edebiyatimiz Türkce eser veren bilinen, bilinmeyen bircok sair ve yazarin katkilariyla ortaya cikmistir. Bu sair ve yazarlarin eserlerini yayimlamak, bu isimlere duyulan minnet borcunun geregi olup onlari unutulmaktan kurtarma yolundaki vefali adimlardir. Her yeni calisma bilime ve bilinenlere yeni katki demektir. Bu calisma mevcut biyografik kaynaklarda adi gecmeyen bir sairi sadece bilinir kilmaktan yahut edebiyat tarihine bu yönde bir katki saglamaktan ibaret degildir. Aslolan bilime ve bilinenlere ne getirdigimizdir. Süleyman ve Divani adli bu calisma ile Türk edebiyati 17 yüzyilin bilinmeyen bir ismini kazanmistir. Gazellerinin 25i Nabye nazire olan, Mezaknin nazire dairesinde yer alan bir muakkip asikar olmustur. Edebiyatimizda siir sayisi dikkate alindiginda en fazla redd-i matla yapan isimlerden biri Süleymandir. Edebiyatimizda en fazla rubai yazan on sair arasinda artik Süleyman da zikredilmelidir. Sairin naatlardaki istisfa bölümü disinda Hz. Peygamberden sefaat diledigi müstakil siirleri, sefaatnamelerin kendine mahsus söz ve anlam düzeni olan bir tür oldugunu göstermektedir. Sultan yalnizca kaside formunda bilindik söz kaliplariyla degil, naz ve niyaz arasinda bir münazara tasarlanarak da methedilebilmektedir. Edebiyatimiz ayni anda iki kisiye birden yazilan bir mersiye örnegine daha kavusmus, sarap yasaginin 17 yüzyilda siire dökülmüs yeni bir tanigini elde etmistir. Osmanli Devletinin güneyinde Misirda bulunan yazma nüsha ile Süleyman Divani olusturulmustur. Amacimiz Türkolojiye, haliyle dil ve edebiyatimiza hizmettir. Edebiyat tarihine yeni bir isim kazandirdigimiz icin mutlulugumuzu belirtiyor, ehline ve ilgilisine istifade imkani diliyoruz.