Neyi ne kadar bilebiliriz

Bilginin Bütünlügü, bu yakici soruya bir cevap arama denemesi
Insan bilginin sinirsizligini kavradigi an, bu korkutucu gercekle nasil basedecegi gibi devasa bir problem acilir önünde.

Bilginin, en yakin görünenden, görülemeyecek kadar uzaktaki diger bölümlerine kadar girift bir ag halinde örgütlenmesi, bu aga yakalanmis bir sinek gibi hissetirebilir insana. Cünkü bes duyusunun beynine ve kalbine sunduklarina güvenemez artik. Her seyin her seyle ilgisi varsa, tek bir sey, diger her seyin kapsama alanindaysa gördükleri, duyduklari, dokunduklari, kokladiklari, tattiklarinin kendisine verebilecegi bilgiler eksik, muglak ve yaniltici olmaktan öteye gidemez. Ana resim bilinemedigi icin bulmacanin parcalari da bütünlenemez.

Bilginin Bütünlügü, hem gecmisin muazzam bilgi mirasinin hem de bunlari yenileme ve genisletme imkanlarinin kavranmasinin, ilim tahsilinde bilginin bütünlügü ile disiplinlerarasi yaklasimlaisbirligiyle mümkün olabilecegini vazediyor. Ve konuyu Temel Islam Ilimleri temelinde örneklendirerek üniversite müfredatlarinin bu anlayisla tazelenmesini ve muallim ile müteallimin hoca ile ögrencisinin egitim- ögretim süreclerinde bu anlayisi benimsemesini öneriyor.

Tahsil edilen bilimin esiri olmaktan cikis yolu bu. Ancak o zaman anlayabilecegiz; hicbir sey sandigimiz kadar yakin, korktugumuz kadar uzak degil Aga yakalanmis bir sinek degil, esref-i mahlukatiz biz.