Aziz Nesin, Türkiyede her üc kisiden besi sairdir demisti. Bu ironik yaklasim, siirin neredeyse ulusal sanatimiz oldugunu vurgulamasi acisindan da ilginc. Gercekten de siir, toplumumuzun geleneksel estetik ifade bicimidir. Ne var ki, sözlü kültür olarak kökleri cok eski olmasina karsin, modern bir yazili etkinlik olarak, örnegin bir Fransiz siiri kadar köklü, yaygin ve etkili degildir. Bu durumun cesitli nedenleri arasinda, siir üzerine üretilmis düsüncelerin yetersiz olusu ilk basta sayilabilir. Iste, ülkemizin modernlesme sürecinde önemli bir yeri olan Yasar Nabi Nayir, 1948 yilinda, sanirim benzer kaygilarla bu yapitin daha dar kapsamli bicimini hazirlamisti. Aradan gecen yarim yüzyilda, siirimizin önemli bir gelisme göstermesinin, en az Garip Siiri, Nazim Hikmet Siiri, 1940 Kusagi Siiri, Ikinci Yeni Siiri gibi siirsel deneyimler öne sürülerek kanitlanabilecegi göz önüne alinirsa, yenilenmis ve gelistirilmis bicimiyle Siir Sanati gibi bir yapitin önemi anlasilabilir. Kitapta yer alan Victor Hugodan Ilhan Berke, Özdemir Inceden Paul Valeryye, Octavo Pazdan Mehmet H. Dogana, dünyanin ve ülkemizin önde gelen sair ve yazarlarinin siir konusundaki düsüncelerinin, siirler ilgilenen herkesin ilgisini cekecegi kanisindayiz.